24 Haziran 2008 Salı

Oligarşi


"Meritokrasi,

Yönetim erkinin;
Yetenek ve kişilerin bireysel üstünlüğüne dayandığı, yönetim biçimi.


Plütokrasi

Yönetme erkinin;
Maddi açıdan üstün kişilerce paylaşılmasını öngören oligarşik bir yönetim biçimi


Aristokrasi

İktidarın imtiyazlı ve genellikle soya bağlı bir toplum sınıfının elinde bulunduğu siyasi hükümet şeklidir.
Ekonomik, toplumsal ve siyasi gücün soylular sınıfının elinde bulunduğu tarihi yönetim biçimidir


Oligarşi,



Sadece belirli bir zümrenin bir ülkeyi yönetmesiyle ortaya çıkan yönetim biçimidir.



Yunancadaki 'az' ve 'yönetim' kelimelerinin birleşmesiyle oluşturulmuş bir kelimedir.





Oligarşi Nedir?


Oligarşi kavramı, kelime olarak, küçük bir azınlığın yönetimindeki devlet biçimidir.



Bu açıdan ele alındığında, oligarşi kavramı, devlet aygıtının bütün kademelerinin küçük bir azınlığın kontrolünde olması demektir.

Fakat sınıflı toplumlarda (sosyalizm dışında) ekonomik hayata egemen olan sınıfın siyasi iktidara da egemen olduğu gerçeğinden hareket edersek, küçük bir azınlığın devleti ele geçirmesinde, temelde de, yani ekonomik alt-yapıda da egemen olmuş olması gerekir.

Bu nedenle oligarşinin ortaya çıkışı ve gelişimini, toplumların evriminde aramak gerekir. Oligarşinin ortaya çıkabilmesi için iktisadi evrimin belli bir aşamaya gelmesi, sınıflar arasındaki çelişkilerin antagonizma kazanması, egemen sınıflar arasında zümreleşmenin-irileşmenin ortaya çıkması ve bu zümreleşen tabakanın ekonomik hayatı kontrolü altına almasıyla birlikte (aynı süreç içersinde gelişerek), siyasi hayatı da kontrolü altına alması gerekir.

Fakat siyasi hayatı kontrolü altına alması demek, devlet aygıtının tamamına -bürokrasi ve militarizme- hakim olması anlamındadır. Bütün bunların tamamlanmasıyla birlikte gerçek anlamda oligarşilerden söz edilebilir.

Ama bu demek değildir ki;

Sürecin belli bir evresinden itibaren bu özelliklerden bazılarının, özellikle ekonomik hayata egemen olan bir azınlığın ortaya çıkması ve bunun siyasi alanda belirli bir etkinliğini sağlamış olması, oligarşinin olmadığı, ya da oligarşi kavramının kullanılmayacağı anlamına gelmez.

Diyalektik materyalizme göre;

Bir şey, birden ve ani olarak değil, nicelik birikimlerin niteliğe dönüşmesi sonucu ortaya çıkar. Oligarşi, tam anlamıyla ortaya çıkmasından evvel belirli bir evrimden geçer. Bu evrimin iyi kavranılması, özellikle bizim ülkemizde oligarşinin ortaya çıkışı ve gelişimi açısından büyük önem taşır.




Oligarşi, üretici güçlerin gelişiminin mevcut üretim ilişkileri tarafından engellenmeye başlanıldığı bütün sınıflı toplumlarda mevcuttur.

Toplumların evriminin belirli bir aşamasından itibaren ortaya çıkan oligarşinin temel görevi, mevcut üretim ilişkilerini biraz daha sürdürebilmek için sömürünün düzenlenmesi ve toplumsal hareketlerin bastırılmasıdır.

Fakat şunu unutmamak gerekir ki, hiçbir güç üretici güçlerin gelişimini engelleyen üretim ilişkilerinin yıkılmasını ortadan kaldıramaz. Yapabileceği, bu yıkılışı biraz daha geciktirmek ya da hızlandırmaktır.


İşte oligarşinin tarihsel fonksiyonu, bu geciktirmeyi sağlamaktır. Devrimcilerin tarihsel fonksiyonu da, bu yıkımı hızlandırmaktır. Bu nedenle, toplumların belirli bir gelişim seviyesinden sonra devrimcilerin karşısına oligarşi çıkmaktadır.


Burada özellikle şunu belirtelim ki, emperyalist dönemdeki oligarşilerle ve de III. bunalım dönemindeki geri-bıraktırılmış ülkelerdeki oligarşilerle, diğer sınıflı toplumlarda ortaya çıkan oligarşiler arasında nitelik farkları vardır. Bunun nedeni de, iktisadi evrimin gelmiş olduğu seviyedir.





İşte, üretici güçlerin gelişiminin mevcut üretim ilişkileri tarafından engellendiği dönemden itibaren ortaya çıkan ve ekonomik ve politik egemenlik kurarak, bu dönemde devlete -ki devletin yapısı kaçınılmaz olarak sınıfsaldır- hakim olan egemen sömürücü sınıf ya da sınıfların irileşmiş kesimine OLİGARŞİ denir.



Oligarşi, zümreleşmek demektir, merkezileşmek demektir ve devletin bu zümrenin denetimi altına geçmesi demektir. Oligarşinin fonksiyonu da, kendini oluşturan sınıfların ya da sınıfın sömürü düzenini biraz daha devam ettirmek için toplumdaki patlamaları engellemek ve toplumdaki dengesizliği geçici bir süre için düzenlemektir



Oligarşinin Ortaya Çıkışı



Köleci toplumda üretim ilişkileri şöyle kurulmuştur: Üretim araçları gibi, çalışan sınıf olan köleler de, efendinin (kölecinin) mülkiyetindeydi. Köleciliğin üretime uygulanmasıyla birlikte, toplumsal üretim artmış ve ilkel komünal toplum tarafından yeterli şekilde geliştirilmeyen üretici güçler gelişmeye başlamıştır. Toplumsal üretimin artması, fakat bunun karşılığında bu ürünlerin paylaşımının özel ellerde toplanması sonucu, toplumdaki çelişkiler keskinlik kazanmaya başlamıştır.

"İlk zamanlarda, köleci üretim tarzı, üretici güçlerin gelişmesine elverişliydi. Bu üretim tarzının evrimi, üretici güçlerin yıkımını tahrik etti. Köle emeği üzerine kurulmuş olan üretim ilişkileri, üretici güçlerin gelişmesine engel oldu."

Ve bunun paralelinde, üretimin yoğunlaşması, üretim birimlerinin (somutta kölelerin) merkezileşmesini beraberinde getirdi. İşte bu dönemle birlikte "devlet yönetimi küçük bir aristokratın elinde yoğunlaşıyordu, oligarşi denen iktidar" [ ortaya çıkmıştır a bir oligarşi olduğunu belirtirler.







"Ülkemizdeki kapitalizm kendi iç dinamiği ile gelişmediğinden ve tekelci burjuvazi baştan emperyalizmle bütünleşmiş olarak doğduğundan, stratejik hedefimiz

anti-emperyalist ve anti-oligarşik

"Ülkemizdeki baş çelişki halkımızla oligarşi arasındadır.

"Halkın tepkileriyle oligarşi arasında suni bir denge kurulmuştur...


.
Suni dengenin oluşturulmasında oligarşinin rolünün, aynı zamanda anti-emperyalist anti-oligarşik mücadele açısından incelenmesi gereklidir.

Oligarşinin ortaya çıkışında demek ki, toplumdaki üretici güçlerin mevcut üretim ilişkileri ile çatışmaya başlamış olması gerekir



Tüm Şehitlerimizi Rahmetle ve Minnetle Anıyorum
Saygılarımla / C.Edis

20 Haziran 2008 Cuma

“YA İSTİKLAL YA ÖLÜM”

Yaşanılan tarihin her aşamasında görüldüğü gibi, Türkiye Cumhuriyeti her süreçte, her zaman, zulmün kalesi Avrupalılara diken olmuş ve batmıştır, bu barbarların;
Mustafa Kemal’in öngördüğü gibi Türkiye Cumhuriyeti önderliğinde gerçekleşecek birleşik bir “Türk Cumhuriyeti” sonları olacaktır.
Yeryüzünde barbarlığa, adaletsizliğe, soykırımlara izin verilmeyecektir.
Avrupalıların soykırımlarla dolu gerçek tarihleri gün yüzüne çıkacaktır.
Tüm Türklerin bir bayrak altında toplandığı;
“Türk Cumhuriyeti” zalim emperyalist devletlerin korkulu rüyasıdır, gerçekleşecektir;
Gerçekleşmemesi için hiçbir sebep yoktur!
Onun için, yalnızca Türkiye Cumhuriyeti değil;
Yeryüzünde yaşayan tüm Türklerin Ordusu, insanlık tarihinde ilk kurulan düzenli ordu;
Türk Ordusu Her türlü psikolojik saldırıya maruz kalmaktadır;
Amaç sadece Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalamak değildir;
Tüm Türklerin birleşme umudunu yitirtmek için;
Türk Silahlı Kuvvetleri’ni Pasifize etmektir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin her alanına yayılmış hainler, işbirlikçiler mevcuttur.
Osmanlı’nın son zamanlarının benzeri olayları yaşatılmaya çalışılmaktadır;
Siyasetçileriyle, Basınıyla, Aydınıyla Yaşanmaktadır da;
Yine; mandacılar türemiştir;
Yine; borçlar kapitülasyonlar başlamıştır;
Yine; şeriatçılık ve ayrılıkçılık diz boyudur;
Yine; yavru vatanlar satılmaktadır;
Bu kez içimizdeki gizli işgal çok büyüktür.
Önlerinde tek engel kalmıştır, bu engel hainlerin saldırı odakları haline gelen;
Türk Silahlı Kuvvetleri’dir.
Türk Ordusunu küçültmeye, görevlerini başka kuvvetlere ithal etmeye çalışmaktadırlar. Türklerin yüz akı olan bu Ordu kendi ordularına benzemez.
Türk Milleti’nin bağrından çıkmaktadır, lejyoner değildir, vatan evladıdır.
Tüm Türk Devletleri’nin gözbebeğidir ve her saldırıyı, yeryüzündeki Türkler adına defedecektir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tarihi zaferlerle doludur;
Yeryüzündeki tüm Türklerin umududur! .
Mustafa Kemal’in Türkiye Cumhuriyeti;
Tek merkezden yönetiliyormuşçasına planlı biçimde;
Kültürel;
Psikolojik;
Ekonomik;
Siyasi ve Askeri alanlarda;
Uluslar arası hukuka uyulmadan, Egemenlik hakkı çiğnenerek, İçten ve dıştan şiddetlenen saldırılara maruz kalmaktadır.
Türk Milleti’nin ulus devlet niteliğinde kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde;
Türkler azınlık durumuna getirilmeye çalışılmaktadır;
Türklerin kalesi içten yıkılmak istenmektedir, artık buna izin verilmeyecektir.
Sömürgeciliğin; Gizli işgalin adı;
Avrupa Birliği’dir;
ABD’dir, Oyun;
Ermenistan kullanılarak;
İsrail benzeri askeri üsler yaratılmaya çalışılmaktadır!
Türkiye Cumhuriyeti; Arap Devletleri gibi;
Değildir/Olmayacaktır.

Erivan’a sesleniyoruz;
Geçmişte Avrupalı, Amerikalı Kalleşlerin oyununa geldin, aldatıldın, zarar gördün, şimdi de görürsün.
Türk Milleti ile eskiden olduğu gibi barış içinde yaşayabilirsin, seni kullananların bile, şansı yokken!
Senin bu topraklardan çakıl taşı bile alma ihtimalin hiç yoktur.
Bizim emperyalist amaçlarımız hiç olmadı;
“Yurtta sulh, cihanda sulh”
Diyen bir milletiz!Türk tarihinde ihanet göremezsiniz.
Tam tersine hep iç ihanetlerle, ittifaklarının ihanetleriyle darbe almıştır.
Ama bundan sonra buna izin verilmeyecektir.
Türk Aslanları kükremişlerdir.
Şuan ki sessizlik; aksisedanın yansımasına kadardır!
Ulusal vicdanları iflasta olanlar çok iyi düşünmelidir!
Artık gece karanlığında hainlik yapanlar gün ışıyınca ellerinde düşman bayrağı ile yakalanmışlardır.
Zaman Türk Milleti’nin hâkimiyet zamanıdır.
Türk Milleti’nin, büyük dahi Mustafa Kemal’in ilkelerini anlayacağını;
Milliyetçiliğe, Devletçiliğe, Halkçılığa, Laikliğe, Cumhuriyetçiliğe, Devrimciliğe;
Kısaca Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkacağını, üzerinde oynanan tüm oyunları bozacağını biliyoruz.
Özetle sonucun gelip dayandığı yerde “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM” vardır.

Tüm Şehitlerimizi Rahmetle ve Minnetle Anıyorum
Saygılarımla / C.Edis

13 Haziran 2008 Cuma

Milli Mücadele

"Kuvvâ-i Milliye RuhuylaMisak-ı Millî ÇizgisindeMilli Mücadele"
ABD"
"İsrail"
Ve
"PKK"'dan
Oluşan
"Şeytan Üçgeni"
Dinler arası diyalogIlımlı İslamTürk İslam sentezinin; Kürt İslam cephesine dönüştürülme süreci
Adriyatik ötesi güç
"ABD"
Batılı güçlerin ittifakı
"AB"
VeHedeflerindekiUlus Devlet Yapımız!
Kemalizm!

Mustafa Kemal;
Millî mücadelenin maksat ve gayesi tam istiklâlini ve kayıtsız-şartsız egemenliğini sağlamak ve sürdürmektir!
Oysa Türk'ün haysiyet ve kendine inanı ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!Dolayısıyla ya istiklâl, ya ölüm!
Diye Tarif Eder.

Kıta Coğrafyamızdaki Yakın Komşumuzun TopraklarınıDemokrasi Getiriyoruz Diyerek İşkâl Eden!
Dünya Coğrafyasına İşgalci Bir Gözle Bakan!
Gizli bir doktrini olan!
Bunu da; Küresellik Kılıfına Geçiren Güç!

Milli Andımız Olan Misak-ı Milli
Sınırlarımız İçinde Bulunan Vatan Topraklarımızdaki Fili İşgalinden Önce

İşbirlikçi Basın!
F Tipi Yapılanma!
Sermaye!
Bölücü Ermeni/ Bölücü Kürt Unsurlar
Misyonerlik
Ve
Demokratik Sivil Toplum Örgütlerini Kullanarak;
Tamamlamış olduğu
Ekonomik
Siyasi
Ve
Diniİşgalin
Son kertesinde Ulusal Tebliğimizi Çok İyi; Algılamalıdır

Birleşik Devletlere Tebliğ
.ABD; tek kutuplu Dünya liderliğinin ilanının son kertesinde;
Dünyayı ateşe vermeden önce, son bir kez düşünmeli;
Son bir kez dönüp tarihe bakmalı!
• Tarihe bakarken de Türkiye Cumhuriyeti'nin nasıl bir süreçten, nasıl bir tarihsel imbikten geçtiğini iyi kavramalı!
• Amerika Birleşik Devletleri adı altında bir İmparatorluk mu; ?yoksa bir Devlet'miyim ? Sorusunu yanıtlamalı!
• Sorunun yanıtını nasıl verirse versin; Bir şeyi göz ardı etmemeli!
• Osmanlı İmparatorluğunun ve saltanatın nasıl dağıldığını iyi inceleyerek;
Türkiye Cumhuriyeti'ne;
Yüce Türk Ulusuna;
Mustafa Kemal'in kurduğu; Biricik Cumhuriyeti'ni emanet edecek kadar güvendiği ve inandığı; Türk Gençliğine dikkat etmeli!
• Türk Milletinin bağımsızlık mücadelesinin gereği olan "Kurtuluş Savaşının' kaçınılmaz sonucu Anadolu İhtilali sürecinden dersler çıkarmalı;
Türkiye Cumhuriyetinin, Misak-ı Milli sınırlarında Dimdik durduğunu nazar-ı dikkate almalı ve asla yanlış bir hesap yapmamalı!
• Binlerce yıllık tarihi kökleri olan "Türk Ulusuna" "Ulus Devletine" Bir daha dikkatlice bakmalı!
• Türk Milletinin Kuvva-i Milliye ruhuyla, Misak-ı Milli sınırlarını nasıl çizdiğini asla Unutmamalı!
• Şanlı tarihimizde olduğu gibi bugünde yapılması gereken;
Vatan Savunmasıdır

Tüm Şehitlerimizi Rahmetle ve Minnetle Anıyorum
Saygılarımla /

C.Edis
elli.yedinci.alay.neferi.5@gmail.com

Gazi Paşam;

"Gazi Paşam;

Seni anlamak Türk Milleti’ni anlamaktır.

Seni izlemek Türk Milleti’ni izlemektir.

Seni yaşatmak Türk Milleti’ni ayağa kaldırmak ve yaşatmaktır.

Ne Mutlu Türk’üm diyerek;

Varlığımızı Türk Varlığına Armağan Etiğimiz;

Bu yolda



Allah bize yardım edecektir.