15 gündür içerde-dışarıda çok önemli gelişmeler yaşanır, birtakım planlar sessiz-sedasız yürütülürken, ülkenin tüm gündemini işgal eden 4 sayfalık “fotokopi darbesin”de gelinen nokta, tam anlamıyla Ağa ile Seyis’in hikayesine benzemedi mi?..
O halde biz de soralım,
“O kağıt neden yayınlandı?..Bizler bu kağıdı çiğnerken, kim ne yedi?..Burada Ağa-Seyis, kazanan-kaybeden kim?”
…Sorularımızın cevabını bulmak için o fotokopiye göre, AKP ve Gülen cemaatine karşı planlanan “tezgahları” maddeleştirelim:
-Ergenekon tutuklusu TSK personelinin masum olduğu, irticayla mücadele ettikleri için iftiraya uğradıkları şeklinde haberler yaptırılacak.
-Işık Evleri’nde, silah ve mühimmat bulunması sağlanacak. Evlere, Alevi düşmanlığını körükleyecek bilgi ve belgeler bırakılacak.
-PKK ve Gülen cemaati arasında bağ olduğunu gösteren haberler hazırlanacak.
-FG’cilerin ABD güdümünde hareket ettiği ve Ilımlı İslam için çalıştıkları dile getirilecek, ayrıca Yahudilik, CIA, MOSSAD, Moon Tarikatı, Humeyni vb ile irtibatlı gösterilecek.
- AKP’de ciddi bölünmeler yaşanıyormuş havası verilecek.
-Dost medyada, irticai grupların iç yüzünü gösteren propaganda çalışmaları yürütülecek.
-Millete, ekonomik kriz varken AKP’lilerin lüks içinde yaşadığı, bunun İslam’la bağdaşmadığı, halk adamı imajının gerçeği yansıtmadığı anlatılacak.
-Ermenistan ve Yunanistan’la ilgili, kamuoyunda tepki uyandıracak haberler gündemde tutulup, milliyetçi partilerin büyümesi sağlanacak.
-T.C.’nin yıkılmasının önündeki tek engel olarak görüldüğü için TSK’nın yıpratılmak istendiği vurgulanacak.
-Geniş yankı uyandıran ses kayıtlarının, bilgi kirliliği yaratmak üzere irticacılar tarafından yayınlandığı gösterilecek.
En Doğruya Bile İnanmayacağız
Sadece milli ve ulusal kesimler değil, samimi-milli Müslümanlar da (Anlaşılan Erbakan, Numan Kurtulmuş, Mehmet Şevket Eygi gibi isimler de yıllardır darbe planlarının içindeymiş) zaten böyle düşünüyor, bunlara inanıyor ve her gün bunları anlatmaya çalışmıyor mu? Hele “Ergenekon” konusunda hemen herkesin kafasında muazzam tereddütler oluşmadı mı? Peki bundan sonra ne olacak? İşte burada o fotokopinin “faziletlerini” göreceğiz. “Demek ki, TSK psikolojik operasyon yürütüyormuş” düşüncesiyle meselâ şöyle davranacağız;
-Ergenekon’la ilgili düşüncelerimizi yeniden gözden geçireceğiz.
-Velev ki Işık Evlerinde silah, bazı belgeler bulunsa “komplo” deyip, geçeceğiz.
-Erbil’de “Kürt Konferansı” düzenlemiş, “Kürt sorununa” malum çözümü savunanların en büyük bölümü gazetelerinde köşe tutmuş olsa bile FG cemaatinin PKK-Barzani paraleli açılım bombardımanlarından şüphe duymayacağız.
-Yurda dönmesi mümkünken ABD’de oturmaya devam eden FG’nin, gerçekten sadece sağlık sebepleriyle gelemediğine, keza ABD, Avrupa başta dünyanın her tarafındaki faaliyetlerini tek başına yürüttüğüne inanacağız.
-Davos’taki “one minute” krizinden önce AKP’den ayrılıp, Saadet’e geçmeyi düşünen 10-15 milletvekiliyle, Mayın Yasası’na karşı çıkan, hatta bir deklarasyon yayınlamayı planlayan milletvekilleri kendilerini TSK’nın provoke ettiğini inanıp, hareketsiz kalacak.
-Bundan sonra değil medya haberleri, kendi gözümüzle görsek bile irticai faaliyetleri hiçbir şekilde ciddiye almayacağız, birileri de istediği gibi at koşturacak.
-4x4 jeepleri, marka giysileri, koca taşlı yüzükleri, uçak filolarını, ihale yağmalarını, 7 yıldızlı, geceliği 20 bin Dolarlık otellerde tatilleri “rüya” addedeceğiz.
-Ermenistan, Yunanistan’ın tüm isteklerinin yapılmasını “açılım” sayacak, hatta Barzani Kürdistan’ın tanınmasını alkışlayacağız. Aksi halde TSK’nın tuzağına düşmüş olacağız.
-TSK başta olmak üzere, sivil Anayasa ile sivil darbe yapılıp, T.C.’nin ortadan kaldırılmasına karşı çıkanları, “AKP ve Gülen Cemaatini devirmek isteyenler” diye ilan edeceğiz.
-AKP ve FG’ye karşı mücadele ettikleri öne sürüldüğü halde, Ergenekon belgelerinde (!) de görüldüğü gibi, bu “salakların”, onları değil, birbirlerini dinleyip-izlediğini, sonra da bunları internet ortamında yayınladığını kesinlikle bileceğiz.
Hâsılı kafayı yiyeceğiz!..
İnanmıyor musunuz?
Soros’un Temsilcisi Mensur Akgün boşuna mı,
“Ok yaydan çıktı. İmza gerçekten sahte olsa bile, askerin siyaset üstünde etkili olabilmesine, bundan sonra gazetecileri ve yazarları andıçlayabilmesine, Gülen Cemaati’nde silah buldurmasına, fabrikasyon haberlerle kamuoyunu yönlendirebilmesine imkan yok. Hatta haberler gerçek olsa dahi, inandırıcılıkları olmayacak, çok az insan doğruluğuna inanacak…”
diyor.
Haksız mı?
Baksanıza, “İran Yeşil Devrimi”ne alkış tutanlar nasıl da, “Cumhuriyet mitinglerine katılım azaldı” bayramı yapıyor, bazı Alevi temsilcilerine, “Kirli tezgahı gördük, bizi sokağa çekemezler” dedirtiyor, onların izni, bilgi ve kontrolü dışındaki hak arama, sivil toplum faaliyetlerini giderek durma noktasına getiriyorlar!..
Diyeceğim o ki, TSK’yla birlikte milletin refleksleri de yok ediliyor!..
Ama ümitsizliğe düşmeyelim. Bu hengame arasında cephemize iki önemli katılım oldu.
Biri Fehmi Koru/Taha Kıvanç. Geçenlerde “IMF’siz olmaz” diyen TÜSİAD’a çatarken, “Vergi özerkliği istiyormuş IMF ha; düzden ‘Duyûn-u umumiye istiyorum’ deseydi bari!..” sözcüklerini yazıverdi. Bak sen şu “Sevr Paranoyacısı”na!..
İkinci katılımcımız Strazburg ve Dublin’den. Çeşitli ülkelerin Avrupa Parlamentosu’ndaki 55 milletvekili,
“AB ve federalizm karşıtı bir grup” oluşturdu. Bu oluşum,
“Ulusal değer ve menfaatlere öncelik verme, toplumun temelini aile ve ulus kavramının oluşturduğunu savunma ve ulusal hükümranlığı ön plana çıkarıp, AB Projesi’ni reddetme”
kararı aldı. Aslan gibi bir diğer müttefikimiz, AB üyesi İrlanda. Geçen yıl AB Anayasasını reddeden İrlandalılar, Brüksel’den, “kürtaj, askeri tarafsızlık ve vergi konularında Dublin’in yetkilerinin Brüksel’e devredilmemesi” güvencesi kopardıktan sonra ikinci kez referanduma gitmeyi kabul ettiler.
Yoksa TSK sadece AKP-FG değil, Avrupa Parlamentosu ve İrlanda üzerinde de mi çalışıyor?
Ulusal Güvenlik ve Psikolojik Savaş Soros’culara Teslim
Fotokopinin bir diğer “fazileti”ne geçelim.
Tartışmalar sayesinde TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi, yani “TSK’nin Cumhuriyeti koruma, kollama görevinin” ortadan kaldırılması (Cumhuriyet, demokrasi denilen bu ucubeye kurban olsun, değil mi efendim) arzusunun faş edildiğini yazmıştım.
Devamı da geldi.
Askeri yargının ortadan kaldırılması, Genelkurmay Başkanının Milli Savunma Bakanına bağlanması, MGK’nın Anayasal bir organ olmaktan çıkarılması (sanki bir hükmü var) ve ne halt ederlerse etsinler siyasi partilerin kesinlikle kapatılmaması!..
Tam da bugünlerde yapılan “12 Eylül’den AB’ye Siyasi Partiler” konulu FG-Abant Platformu’ndaki konuşmaları ve sonuç bildirisini takip ettiniz mi?..
Ama en “faziletli bombayı” 6 yıl boyunca ABD’den TSK’ya esip, gürleyen, Emniyet Genel Müdürlüğü, hakkında suç duyurusunda bulunduğu halde Taraf ve Todays Zaman’da ahkam kesmeyi sürdüren ABD merkezli Jamestown Vakfı analisti Emrullah/Emre Uslu adlı polis patlattı.
“Asker ve iktidar arasındaki kriz nasıl çözülür?” konusunda tavsiyelerde bulunan polis kardeşimizin, nelerin yapılmasını uygun gördüğünü özetleyeyim:
“Belge orijinal veya değil. Temel mesele bu problemin tekrarlanmasını engellemektir. Politik gözlemci ve aktörlerin, TSK’nın mantalitesini değiştirmesi ve buna yönelik hareket etmesine ihtiyaç var. İlk adım, psikolojik savaş konseptinin değiştirilmesidir. Zira güvenlik güçleri, Kürtler, Aleviler, azınlıklar, dini örgütler gibi toplum kesimlerine yönelik olarak, ulusal güvenlik tehdidi ve kamu güvenliği adına çeşitli psikolojik savaş yürütüyor. Bunların yasal tanımı ve sınırları belirlenmeli… İkinci adım, psikolojik savaşın tanımının yapılıp, ne zaman ve hangi şartlarda yapılabileceğinin belirlenmesidir. Ayrıca psikolojik savaş kaynaklarının sınırlandırılması, kayıt altına alınması ve bunların sivil veya kurumlararası bir mekanizma tarafından kontrolü, vergi mükelleflerinin parasının doğru kullanılıp, kullanılmadığının takibi gerekiyor…Üçüncü adım, geçmişte ve yakın dönemde Türk vatandaşlarına karşı nerede, ne çeşit psikolojik savaş operasyonlarının yürütüldüğünün araştırılmasıdır…4. adım, çıkarılacak bir yasa ile psikolojik savaş operasyonlarının nerede, ne zaman ve hangi kurumlar tarafından yürütüleceğinin belirlenmesidir. TSK sadece Türkiye bir diğer ülke ile savaş halindeyse psikolojik savaş yapmalı, eğer yasadışı Kürdistan İşçi Partisi (PKK)’ya karşı bir savaş yürütmek gerekiyorsa, bunun TSK eliyle yapılmaması sağlanmalıdır
(Çünkü PKK’ya karşı savaş, uluslararası hukukta bir savaş olarak telakki edilmemektedir)…”
Değerli Dostlar, bu polis memurunun dillendirdiği tam olarak AB’nin yıllardır istediği;
-MGK Kanunu’nun 2a maddesinde yer alan,
“Milli Güvenlik; Devletin anayasal düzeninin, milli varlığının, bütünlüğünün, milletlerarası alanda siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik dahil bütün menfaatlerinin ve ahdi hukukunun her türlü dış ve iç tehditlere karşı korunması ve kollanması”
tanımının içinin boşaltılmasıdır.
-İktidarın “fotokopi” hengamesi arasında TBMM’ye sevk ettiği tasarıyla kurulması planlanan “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı”nın gerçek hedefinin ifşasıdır.
Türkçesi, TSK’nın PKK’yla bile mücadele edemez hale getirilmesi, iç ve dış güvenlikle ilgili psikolojik savaşın,
“İhsan Dağı, Cengiz Çandar, Mümtazer Türköne, Ali Bayramoğlu, Marc Parris, Graham Fuller, Henry Barkey, David L. Phillips”
gibi bu teşkilatta “sözleşmeli” çalıştırılabilecek yerli, yabancı, sivil unsurlarla yürütülmesi, yani kediye ciğer teslim edilmesidir!..Bizatihi, Holivud’un, Batı istihbarat örgütlerinin psikolojik savaş yöntemleriyle teslim alınanların, Türkiye’nin mevcut ulusal güvenlik konsepti ve olmayan psikolojik savaşına karşı çıkıp, bu konuda söz sahibi yapılması, yıllardır maruz kaldığımız saldırıların “vız” noktasıdır!..
Birileri meydanı boş bulup, Türk Milleti üstünde istediği gibi tepinecek, ama ülkenin kurumları seyredecek, hatta tepelemeye yardım edecek.
Malum “STÖ” faaliyetlerine eğer Putin gibi, “dur” diyecek bir babayiğit çıkmazsa;
-Türkler, Silivri veya, “evlerinden dışarı çıkmama”dan birini seçecek.
-Birileri kendi “Ergenekon” yapılanmasını tamamlayacak.
-MGK belki de son toplantısında, “Atatürkçülük, milliyetçilik, ulusalcılığı” birinci tehdit sayacak.
TSK, FG İle Masaya mı Oturacak?
Tüm bu tespitlerden sonra yeniden “fotokopinin faziletlerine” dönelim.
O plan kimi “bitiriyor”?
FG Cemaatini, AKP’yi mi, yoksa TSK ve Türk Milleti’ni mi?..
Askeri darbelerin önü tamamen kapatıldı da, acaba başka darbelerin önü tamamen açılmadı mı?..
Peki Türkiye’nin bu hali kimlerin işini kolaylaştırıyor?
“Fotokopi” ABD’nin Sesi Taraf’ta yayınlanmıştı değil mi?..
Ne tesadüf, Pentagon, “siber alemin güvenliğini” sağlamak amacıyla yepyeni bir askeri komutanlık kurdu. Bu komutanlık, bilgisayar korsanlarının Pentagon’a taarruzlarını önlemenin yanı sıra, “siber alemde karşı operasyonlar yapacak”mış.
Dağlıca ve Aktütün saldırılarında, Taraf çeşitli sahte belge ve görüntüler yayınladı. Beraberinde TSK’ya rağmen Dağlıca’nın ardından Talabani, kırmızı halı serilerek, Çankaya Köşkü’ne davet edildi. Aktütün’den sonra da Barzani ile masaya oturuldu. Şimdilerde PKK/DTP ile masaya oturmanın vesileleri hazırlanıyor.
Peki bu son büyük saldırıdan sonra ne beklenebilir?
Cemaate çok yakın Nasuhi Güngör,
“Eğer birilerini düşman ilan etmişseniz, gün gelir pazarlığa oturursunuz. Göreceksiniz, Türkiye’nin yakın geleceğinde bu pazarlığı ve karşılıklı atılan adımları izleyeceğiz” diyerek, TSK ve FG’nin “pazarlığa oturacağını” iddia ettiğine göre, bir bildiği var.
İyi ama Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, “Belge sahte çıkarsa, ne yapacağımızı görürsünüz” demişti.
Ya, kritik zamanların, kritik ismi Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in, Ba’de harabu’l-Basra’dan sonra söyledikleri;
“Fotokopi üzerinden değerlendirme yapamazsınız. Bunun delil değeri bile yoktur. Ben bu tür olaylara hep hukuki bakarım. Ortada bilgi kirliliği var”!..
Çok güzel de, hukukçu bir Başbakan Yardımcısı olarak ilk günden böyle yapıp, Başbakanı Şanlıurfa’da frenlemesi, hadi olmadı, AKP Savcılığa suç duyurusunda bulunurken durdurması gerekmez miydi?..
Maksat büyük ölçüde hasıl oldu. Kartlar karıldı, ittifaklar yeniden belirlendi. Bundan sonrasının “ateşkes” mi, “pazarlık” mı, “son hesaplaşma”mı olacağını Gül, Erdoğan, Başbuğ cepheleri ve bu cephelerin, “Kürdistan, İran, Afganistan ve Pakistan” tercihleri belirleyecek.
Her halükarda “yakası” yırtılan “Hacı Bekir”, yani Türk Milleti ve T.C. olacak!..
Kaynak: Meyyal Uygur - Açık İstihbarat